Neden yaşarız. Amacımız sadece hayatımızı devam ettirmek mi yoksa bir çift göz ile dünyayı anlamaya çalışmak mı sadece. Yaşadığımız hayatta bazılarımız yakayı sıyırıyor, bazıları yokluk çukurunda boğuluyor sadece. Dinler, yasalar, kurallar kurduğumuz toplumlar. Bazıları eskinin alışkanlıkları sadece. Bir Müslüman, papazın hacını öperse yoldan mı çıkmış olacak ya da Hristiyanların camiyi girmesinin bir bedeli mi olacak. Kim karar veriyor bunlara.? Farklı toplumlarda doğmuş olsaydık gene şimdi düşündüğümüz gibi mi bakacaktık semaya.
Düşünen insan her zaman farklı olmuş dünya üzerinde. Her kuramı tartışılmış, döneminde her daim taşlanmış kendini farklı gören toplumlar nezdinde. Önemli olan doğru bildiğini yapmak mı yoksa onlar gibi olmak mı? Martı Jonathan bile farklı olduğunu anladığında diğer martılar tarafından sürüden kovulmamış mıydı? Rodin’in Düşünen Adam heykelinin kopyasını aynı mantıkla Ruh Sinir’ e akıl hastalarının sembolü olarak koymadık mı.?
Düşünmek zor zenaattir dostum her daim. Farklı olmak için yapılacak bir şey olduğundan değil gözlerin diğerlerinden dünyayı farklı gördüğü için yaparsın bunu. Sorguladıkça gerçeği anlarsın. Bunu geçmişte materyalizm diye yaptılar. Sonra düşünmeyi bıraktık. Tekrar ortaçağ kısır döngüsüne girdik. Bundan elli yıl önce yaşadığımız dünyayı bile tanımıyoruz. Dünyayı bırak kendi ülkemizde yaşananlar hakkında bile fikrimiz yok. Nerde kaldı Aristo, Hegel, Engels, Marx…
Hayatın anlamı sadece kan ve gözyaşı olamaz. Sürekli kendi görüşünü dikte ettirmek için toprak altına gömdüğümüz cesetler de değil. Barbarlıktan, uygarlığa geçişimize yol açmaya çalışıyoruz sadece. Düşünen insanların sayısı arttıkça hayatın anlamı da artacak ve birbirimize dokunmaya başlayacağız. İşte o zaman uygar bir dünyada yaşadığımızı ve bunun için bedel ödeyenlerin de olduğunu anlayıp Meçhul Asker Anıtının yanına bir anıt daha dikeceğiz.
Meçhul İnsan Anıtı….