Sen nazlı bir çiçek bir orman kuytusu hüzün buğusu gibisin…
Acılı bir bakış yerleşirse eğer kirpiğinin ucundan göz bebeğine, her şeyin bedeli var güzelliğinin de bir gün gelir ödenir, öde firuze…
Yıllar önce bu şarkıyı Sezen ve Aysel birlikte yazmışlar, Atilla’da notalarla buluşturmuş. Atilla Özdemiroğlu kemanla çalışırken Müjde geldi, dinlettim ve Emel’e niyetti ama Sezen’e kısmet oldu diye anlatır bu şarkıyı.
Müjde Ar’ da şarkıyı Sezen’le birlikte yazdılar ama Aysel kendi hayatını aksettirdi bu şarkıda diye anlatır.
Gün sonunda bu şarkı Müjde’nin, Sezen’in, Atilla’nın ya da Aysel’in değil, Duyguların, Gamzelerin, Kadirlerin ya da Esra’ ların şarkısıdır. Yani bizim şarkımızdır.
Ünzile gibi umutsuz, Müslüm’ün Gökyüzü gibi kederli, Sıla’nın kaç kadeh kırıldı da anlattığı gibi kadehlerimizi, kaç seven için kırdığımız anlar gibi.
Daha önce yazdığım Firuze taşı gibi…
Bu şarkıyı yıllardır bilirim, duyarım ama yanaklarında gamzelerle bu kadar güzel söyleyen bir kadın görmedim. İçinden gelerek, duyarak, hissederek, anlayarak ve hissederek söyleyen bir kadın..
Kendi yaşayamadıklarını, ya da fazlasıyla yaşadıklarını bu şarkının hicranı ile aksettirdiğinde, atkuyruğu saçlarının perçeminden ayrılmasını seyretmek bile ne kadar büyük bir zevktir acaba seyredenler için.
Acaba cumbanın ötesinde kaç kişiye bu gül cemalini gösterdi, kaç şanslı insan bu zevke nail oldu. Bilemem.
Belki de onu ve diğer Firuze’leri seyretmenin, seyredebilmenin bedeli budur. Uzaktan ve sessizce onu izlemek, hepsi bu.
Firuze’de anlatılan mutlu sonla biten bir aşk değildir elbette ki aşkın vuslata ermiş hali muhtemelen beyaz perdede pek gişe yapmayacaktır. Vuslat, vuslat diyen kalbimim hicranını, bir çift gamzeye indirgemiş ruhumda vuslata erdiğimde ne yapacağını bilmez haldeyim.
Kederler, gözyaşı, mutsuzluklar ile yoğrulan hayatlarımıza kavuşamamıştık ne kadar sinen bir duygu oldu. Dertlerin derya olduğu, bizlerin sandal olduğu bir dünyada boğulmadan menzile gitmeye, mendireği sevdaya çevirmeye çalışıyor, mutluluğu anlık sarhoşluklarda arıyoruz, hepsi bu.
Neyse, dönelim Firuze’ye.
Sözün özünü, gamzeli güzel anlattı ondan son sözleri dinleyelim,
“Ağlarım yıllarıma, ağlarım halime. Herkes benim güzelliğimi kıskanırken ben kendi hayatıma ağlarım ama bunu kimse bilmez..”
Herşeye rağmen gülebiliyorsan gamzeler yerleşir yüzüne, hayat gülmemek için çok kısadır hep..
Yaşadıklarımızı anlamlandıracak kadar güzel kalplere sahip olsaydık, “keşke yapmasaydım, söylemeseydim…” diyecek kadar kadar fazla hata yapmasaydık…
Acılı bir bakış yerleşirse eğer kirpiğinin ucundan göz bebeğine, her şeyin bedeli var güzelliğinin de bir gün gelir ödenir, öde firuze…