Kelimeler boğazımda düğümleniyor.. Anlam veremiyorum bazı şeylere.. Sanki ne desem, ne düşünsem boş, anlayamıyorum! Ben, hayatı öylece yaşamaya çalışırken nasıl oluyor da her şey sarpa sarıyor aklım almıyor bir türlü! Bu; bir serzeniş, bir isyan, bir haykırış.. Yorgunluğumu, hüznümü, içimi anlatacak bir ifade bulamıyorum..
Artık biri bana anlatsın istiyorum; yanlış nerde bulsun artık biri! Ben bulamıyorum! Çırpındıkça batıyorum, çıkmaya çalıştıkça düştüğüm bir kuyu gibi. Çıkış yolunu öğrendim artık dediğim her seferden sonra bir kere daha hiç çıkamayacakmışçasına düşüyorum karanlığın derinlerine. Her seferinde daha da derinleşiyor sanki, daha da sessizleşiyor, ıssızlaşıyor. Her düşüş daha büyük bir yalnızlığı getiriyor. İnsan içine karışmaktan korkar hâle geliyorum günden güne.. Ben artık alışmayı geçtim tanışmaktan korkuyorum…
Ah benim yara bandını bir türlü bulamayan, bir türlü iyileşmeyi beceremeyen, her çırpınışında kendini sona yaklaştıran kalbim! Nasıl vazgeçmiyorsun inatla sevmeye çalışmaktan ve nasıl her seferinde daha çok yaralanıyorsun… Hâlâ toz pembe pamuklarda, çiçek bahçelerinde gezmekten vazgeçmiyorsun ama hâlâ her seferinde küle dönüyorsun…
Ah benim çocuk kalbim..!
Velhasıl, hayat bazen bir cenaze evinde yankılanan bir ağıt sesi gibi içini sızlatıyor insanın.. Sanki o sızı hiç geçmeyecekmiş gibi…