Yazar: 00:48 Genel Kafalar

Susma, sustukça sıra hep sende

Madem konu içsel meseleler,

Madem ki içimizden aktığı gibi buluşsun kelimeler dedik;

O halde havada dağınık duran sözcükleri yakalayıp güzel bir pasta yapmanın zamanı geldi.

Birkaç sözüm var öyleyse. İstediği gibi konuşamamaktan, duygularını bastırmaktan, kendiyle bile
yüzleşememekten hasta olur çünkü insan. Bilir misiniz; gerekli sözleri postalamazsanız sahibine,
boğazınızda kocaman bir yumru olur. İlk başta sesiniz kısılır. Doktor buna larenjit der ama siz hep
bilirsiniz; yine birilerine layık oldukları sözleri postalamamışsınızdır.

Postalamak lazım. Sözleri de.
Fazlalıkları da.

Zaten bir psikolog olsaydım, girişe kocaman bu cümleyi yazardım,
İçine atıp dert olacağına, dışına at mert ol. İmza anne kaplan

Çok konuşurum ben aslında. Yazmak ilaçtır o yüzden bana. Herkese tavsiye ederim. Larenjit olmazsınız valla. Ben oldum bir kere. Olmaz, istemiyorum artık bunu” diyemediğim bir gün, (siz adına mecburiyet deyin, ben emrivaki diyeceğim) sesimi çıkaramadığım için güzel ses tellerimi bir iltihap kapladı. Konuşun o yüzden. Konuşamıyorsanız yazın, çizin, melodi yapın içinizden geçenleri. Ama içinizde kalmasın.

Oysa bu siteye ilk yazdığım yazımın konusu bambaşka ve sürprizlerle doluydu. Öyle olmadı. Buradan ilan edecektim mutluluğumu. Hayallerimi. Hedeflerimi. Onu paylaşmak biraz ertelendi. Bu da beni mahvetti. Çünkü yine bazı emrivakilere denk geldim. Hem de yine aynı kişi tarafından. Ama susmadım bu kez. Bağırdım, gözlerim balon gibi şiş kaldı günlerce. Ağladım. Hayallerim, güvenim, inancım… Her şeyim çalındı benim birkaç gün önce. İliklerim sökülene kadar ağladım. Sesim kısılana kadar. Madem sesim kısılacak. O zaman sesim yüksek çıktığı için kısılsın olmaz mı?

Ben, yaralı anne kaplan
Ben anne olduğum gün, “bu çok başka bir şey” demiştim. Minnacık bir şey, sana ait. Koşulsuz seviyor seni. Güveniyor. Anne olunca insanın kafa da biraz gidiyor. Yıllar yıllar sonrasını, hiç olmayacak ihtimalleri bile düşünüp planlar yapıyorsunuz. A planı, B planı, C, D… ama işte o planlar bozulunca fıttırıyor insan. Çünkü o plan benim görünse de aslında yavrumun planı oluyor. Tevekkül anlık rahatlatıyor ama planımı bozana öfkemi hiçbir şey dindirmiyor. Şimdi kafamdaki öne çıkarmaya beni mecbur bırakıyorlar. E napayım? Oturup ağlayayım ve izleyeyim mi sadece?

Ormanda yavrusunu gezdiren anne kaplan da öyledir. Sağdan soldan, çalıların arasından teee
sınırdan bir tehlike gelir mi bakar. Planları hep vardır. Bir hamlede ağacın üzerine çıkar. Ağzıyla
tuttuğu gibi yavrusunu hızla koşar. Belgesellerden bilirsiniz. Bir gün sırtından koca bir parça koparırlar anne kaplanın. Orada bırakırsa kendini, yavrusunu hemencecik alıverirler o an. Durmaz anne kaplan. Yarası hiç acımaz anne kaplanın aslında. Yaralayanlara öfkelidir. Gözündeki yaşı siler. Bebeğini kaptığı gibi koşar. Hızla… Gidebildiği son noktaya kadar. Yüzse o an, okyanusu aşar. Öyle bir deli gücü. Tehlike bitene kadar.

Hissettiğim sadece bu.

Bu sıralar ve sanırım belirli bir döneme kadar ben tek başına bir yaralı anne kaplan.

Visited 1 times, 1 visit(s) today
Close