Kulağımda telefon, Şişhane’den otobüse bindim Ezel-Ramiz Dayı’nın repliklerini dinleyerek eve gideyim dedim, o sırada gelen mesajla gene şirazem kaydı. Önce videonun başlangıcı;
Ramiz : “Benim oyunumla senin oyunun bir değil kardeş. Benim senden alacaklarımı senin bu masaya koymaya cesaretin yok.
Cengiz : “Belli ki birbirimizi hiç tanımıyoruz Ramiz Bey. Ben kazanmak için her şeyi koyarım bu masaya. Ben öyle severim ki bu oyunu sizin yerinize de koyarım. Ama sizi zorla oynatıyor olmayayım. Belki de benim sizden alacaklarımı sizin bu masaya koymaya cesaretiniz yoktur.”
Cengiz : “Çocuk güzel şey. Bende var bir tane on yaşında. Kocaman adam olsun isterim. Onu öyle bir görmek isterim. Sizde var mıydı?.”
Videoda; Ramiz Dayı ile Cengiz poker masasında birbirlerine ne kadar blöf yapabileceklerini tartıyorlardır. Bugün benim için o kadar enteresan geçti ki. Daha önce şarkılardan fal bakmıştım, bugün eski, sevdiğim dizilerden fal bakarak, yazı yazma günümmüş. Hayır olsun.
Babama mektuplar yazısını yazdığımda, genel olarak babamın bizim hayatımızdaki yerini aksettirmeye çalıştım. Ama babalık sadece benim gördüğüm olaydan ibaret değildir. Babalık dediğin şey; Her daim çocuğunun yanında olmak, onun hayatına yön vermek için kendini feda etmek ve birlikte seçeceğiniz en güzel doğruya doğru yürümektedir ki, bu titr anneye de çok yakışır.
Ramiz Dayının videosunun devamında çocukları üzerinden blöf yaparlar ve Cengiz masada “Umurumda değil. Ben herkesi yenerim bu oyunda, çünkü umurumda değil.” der. Daha sonrasında Ramiz, Cengiz’in çocuğunu kullanarak rest e rest der ve oyunu kazanır…
Esasında çocuk Cengiz’in değildir. Ömer’in çocuğunu sahiplenmiş ve kendi çocuğu gibi ona değer vermektedir.
Zira çocuk öyle bir şeydir ki onun uğruna dünyalar feda edilir.
Bazen hayat tesadüflerden ibarettir. Ben bu video ile yoluma devam ederken whatsup dan gelen başka bir video beni benden aldı. Bu seferki videoda bir kız çocuğunun (20.04.2022 tarihli – Umut yazısında gözüken küçük piç kurusu ) Çakal adında bir kediyle yavruları için yaptığı konuşmaların videoları vardı.
Birinde “Sana kaç kere daha söyleyeceğim. Benden sana ve yavrularına hiç zarar gelmez. Hatta biliyor musun seninle bir anlaşma yapalım. Ben yavrularından birini alayım. Onu bizim evde biraz kalsın, akşam olunca yani bu saat olunca onu sana geri vereyim. Nasıl olur. Hem ben sizi her gün besleyeceğim. Tamam, mı, anlaştık mı? Oyy çok şekerler, yerim ben sizi. Küçük yavrular…” diyerek Çakal’ la pazarlık yapıyordu.
Son videosunda ise ce eee diyerek yavru kediyle oyun oynuyorlardı.
İki video arasındaki bağ nedir diyenlere;
Annemin “ Keşke anne, baba olsan da anlasan” dediği dillere pelesenk olmuş bir lafı vardır. Çocuk öyle bir şeydir ki kendinden olmayan, ama büyüttüğün bir yavru uğruna hayatından vazgeçerek, “Umurumda değil” dediğin her şeyi yaparsın. Kavin’in kedilerle konuşmalarında da hayatın ne kadar boktan bir dünya olduğunu, “Biz büyüdük ve kirlendi dünya” nın anlamını görebilirsiniz.
Bilenler bilir, doğmamış ama hep olmasını istediğim kızım “Zeynep” için bir kitap yazma telaşım vardı, bir arada hoşlandığım kadının “Defne” isminde olmayan kızının ardından hayata bakmıştım. Kısmet değilmiş. Ama Kavin gibi çocukları, Pınar ve Umut gibi ebeveynleri görünce halen bu şarkıyı söylüyorum.
Herşeye rağmen yaşamak güzel şey. İyi ki varsınız..
https://www.youtube.com/watch?v=DeyN3jHdyNk
https://www.devrinim.com/umut.html