1,5 ay önce “Kısa bir ara” demiştim. Kızımın hikâyesi halen bitmedi. Ancak az önce yaşadığım bir olay beni yeniden yazmaya sevk etti.
Bir süredir Cemal Süreyya’nın “Sana giden yollar kapalı” şiirini dinliyorum. Bu şiir son zamanlarda yaşadığım aşk hikâyesini bire bir anlatmıyor desem yalan olur. Şiirde geçen şeyleri yapmadım da diyemem. Bu girizgâh sevdiğim kadına.
Akif Oktay/ Biliyorum sana giden yollar kapalı/CEMAL SÜREYA – YouTube
Sarp Levendoğlu’nun sesinden Cemal Süreyya şiiri – YouTube
Lakin konu bu sefer benim aşk mevhumum değil. Benim beceremediğim, durakta yanında olamadığım kadına ait olan bir hikâye değil bu sefer anlatacaklarım. Bu seferki aşk hikâyesi her şeye, herkese rağmen hayatını sevdiği insan için değiştirebilen bir kadına ait. Benim kadar cesaretsiz olmayan, sevdiği adama herkese rağmen bağlanan ve hatta O’na rağmen hayata tutunan ve en sonunda kendine âşık eden kadına.
İnsan, insanın kurdudur derler. Doğrudur. Birçok şey gördüğünü sanırsın, birçok şey yaşadığını, yapabileceğine muktedir olduğunu. Ama her zaman beklediğin cevaplar karşına çıkmayabilir.
Yıllar önce bir kadının, kendinden yaşça büyük adama olan sevgisini anlattığı hikâyesini dinlemiştim. İlk verdiğim tepki, olmayacak hülyalara kendini kaptırma oldu. Zaman geçtikte ve benim hikayemi dinledikçe “Ben senin gibi olmayacağım, yaşanmamış, sonu olmayan bir hikâyenin kahramanı olarak bulunmayacağım. Ben sevdiğim adamla yaşlanacağım bir hikâye yazacağım.” dediğinde yaşı itibariyle çok normal dedim.
O bu ısrarından önüne çıkan engellere rağmen hiçbir zaman vazgeçmedi. Zaman zaman aile mevhumu, zaman zaman eş, dost, akraba-i mahlûkat. O; her zaman ilk gördüğüm yerde ayakları dimdik bir şekilde bekledi aşkını.
Perde “antrakt” dediğinde elinin, gözünün ulaşabildiği herkese sevdiği adama gönderebileceği mesajları iletmeyi unutmadı. Kavuşamamanın verdiği hicran ile biçarelikleri, huysuzlukları olmadı diyemem. Ancak aşkın ıstırabını çeken bir insandan daha başka ne bekleyebiliriz ki.
Yıllar sonra onları yan yana, diz dize gördüm. Adam tüm menfi fikirlerinden arınmış, ilk kez tanıştığı yâre bakan gözlerle ona bakıyordu. Bu kadar “olmaz” lara rağmen kadının aşkı adamı ve çevresini sarmıştı güzel bir büyü gibi. Artık çocuklarına nasıl iyi birer ebeveyn olacaklarını konuşuyorlar.
Aşk her zaman güzel bir mevhumdur. Zencilerin, Export satanların tezgâhından alınan çakma kokuları almaya alışanlar bu duyguya aşina olmayabilir. İçerisinde emek, sevda, özlem, kahır gözyaşı barındırır.
Al yazmalım “Sevgi neydi? Sevgi iyilikti, dostluktu, sevgi emekti” diye biter. Sevda uğruna emek sarfeden ve bu ugurda herşeyi karşısına alabilen bir kızın hikayesi bu. Emeğinin karşılığını sevdiği adamla evlenerek alıyor.
Aslolan aşk ise gerisi teferruattır. Tanıdığım çocuğun, sevdiği adamdan çocukları olacak ve hikâyelerini onlara anlatma görevi Dedem Korkut olarak da bana düşecek.
Bende hikayeye;
Dedem Korkut boy boyladı, soy soyladı, bu Oğuznameyi düzdü, koştu, böyle dedi;
Onlar da bu dünyaya geldi geçti,
Kervan gibi kondu göçtü.
Onları da ecel aldı yer gizledi,
Fani dünya yine kaldı.
Gelimli gidimli dünya, sonu ucu ölümlü dünya
Kara ölüm geldiğinde geçit versin.
Sağlıkla, akılla devletini Hak artırsın.
O övdüğüm yüce Tanrı dost olarak yardım etsin. diye başlayacağım.
Onlara mutluluklar, hikayenin erkek tarafı yıllar önce bana ” Dileğimdir ki kendin gibi bir hülya bulursun” demişti. Umarım onun gözlerine aşkla bakan gibi bir çift göz bulurum bende.