Biz küçükken evlerimizde otorite, ataerkil hayatın timsali babalarımızdı. Evdeki erkek figürü otorite timsali olarak bizlere anlatıldı her daim. Kanun koyucu, racon sahibi, kadınlara tahakküm etme lüksüne sahip ve çükü olan kişi.
Bu durum birçoklarına belki o zamanda ters geliyordu. Lakin;
Daha önce de benzer bir yazı yazmıştım. Biz hiçbir zaman cumhur olmayı beceremedik diye ; https://www.devrinim.com/cumhur.html
Bu topraklar erkek figürüne her daim daha farklı bir gözle bakmıştır. Analar erkek çocuklarını severken ya da onların hatalarını tolere ederken kızlarına gösterdikleri ilginin 10 katı fedakârlıkla hareket etmişlerdir kimi zaman. Her ne kadar Anadolu Kadını her yerinden meme fışkıran doğurganlık timsali sayılsa da erkek mek parmak önde olan figür olarak öne atılmıştır.
Yârini diğerler emsallerinden korumak için öne atılan, karın deşen, Eyyy diye hitap eden figürler bizde hep saygı ile anılmıştır. Çünkü kimse onun ne yaptığına değil, nasıl yaptığına bakmıştır. TSK İç Hizmet Kanunu 35. madde gibi, Koruma ve Kollama görevi erkeğe verilmiş bir haktır bu coğrafyada. Bu uğurda dökülen kanlar helaldir bizlere. Kimse bundan dolayı sorumlu tutamayacağı gibi herhangi bir sorgu sual bile zül addedilir her daim.
Ne için;
Kızlarımızı okutmaktan imtina ettik. Zaten evlenecek, okumuş kadından zarar gelir diyerek,
Onlara iyi birer aile ortamı sağlayamadık. Zira öküzün bileceği tek şey çiftleşmektir. Orada da eşimize saygımız olmadı çiftleştik kıçımızı döndük uyuduk.
Eşlerimize koca olmaktan çok sadece erkekliğimizle anılmak istedik. Ne kadını dinledik ne de onun fikirlerini önemsedik.
Tarlada ırgat gibi çalıştırdık. Evde ayağımızı yıkattık. On tane çocuğumuz oldu ama 5.evladımızın adını bile bilemedik
Bu mudur erkeklik?
Elbette bu değil demek isterdim zira talep yok. Bilinen bir kadın figürü; “Sevgiliyim Malıyım” diye beyanat vermiş geçenlerde. https://www.youtube.com/watch?v=Bj1Kb3XeWMs. Bunu anlamlandırmak için elinden geleni de yapmış söylemlerinde. Bu kız daha 30 yaşında. Nasıl bir akıl/fikir sahibi bir insan ki ne kadar severse sevsin birisinin malı olmayı isteyebilir. Kölelik halen genlerinde mi? Halen tacirlere peşkeş mi çekildiğini sanıyor. Ne demek birisinin malı, kulu olabilmek.
Erkekliği para, pul, şan, şöhret kıvamına indirdiğimizde bu denilenlerin hepsi elbette mubah olacaktır. Zira arz-talep dengesinde bu çok normal bir kavramdır. Ancak erkeklik böyle bir olgu değildir. Erkeklik denen olgu karşısındaki kim olursa olsun kölesi yapmaz. Kendisine “biat” edecek insanlar yaratmaktır görevi. Biat tabir olarak yanlış bir kavramdır. Doğru. Lakin yolda yürüdüğün insanın senin yönlendirmesi, koşulsuz ve şartsız ona güvenmenin ve bunu içinden gelerek yapmak istediğinin başka bir karşılığı benim 300 kelimelik literatürümde na-mevcut.
Martin Luther King’in dediği gibi “Bir hayalim var”. “Bir rüyam var. Gün gelecek, bütün vadiler yükselip bütün tepeler ve dağlar alçalacak, engebeli yerler düzlük yapılıp, girintilerle çıkıntılar düzleşecek ve Allah’ın şanı yeryüzüne inecek, bütün canlar hep birlikte görecek onu.”
An gelecek ve biz kadınlar ve erkekler aynı hayatın içerisinde eşit bireyler olarak yaşayarak eşit bireyler olarak varlığımızı sürdüreceğiz.
Buradaki tek kıstası çalışmak ya da hayatın bir anında eşit olmak olarak değil, aynı yastığa baş koyduğumuzda, gözlerimizin içine baktığımızda “Allah seni başımdan eksik etmesin” demek uğruna yapacağımız zannıdır.
Velhasıl kelam, otoritenin kim olduğundan ziyade yönetimin adaletli olmasını sağlamaktır. Zira sağduyulu bir adaleti gören herkes ona “biat” edecektir. Benim bildiğim erkeklik figüründe kadını ezmek hiç bir zaman olmadı. Zira bir erkek yolda yürüdüğü insanları ezemez. Erkekliği bu olarak görenlerde benim nazarımda erkek değildir.