Makinist son bir kez daha baktıktan sonra işareti verdi ve tren harekete geçti ağır adımlarla. Bu esnada kondüktörde, kompartımanlarda bilet kontrolüne çoktan başlamıştı. Her yolcuya aynı nezaketi göstermeye çalışarak yolculuk biletlerini istiyor ve her bir bileti aynı köşelerinden zımbalıyordu birer birer. Şık hanımlar, nazik beyefendiler sanki Orient Express’ delermiş gibi hareket ediyor ve 1900’lerin tüm ihtişamını gözümüzün önüne seriyorlardı.
Yolcuların en büyük handikabı yaşlarıydı. Dışarıdan bakınca bir tren dolusu “sabunluk” treni ele geçirmiş gibi gözüküyordu. Kitap okuyorlar, siyaset konuşuyorlar, eski aşklarından bahsediyorlar, geçmişteki yüzme deneyimlerini anlatıyorlar ya da bir rakı masasından anılar paylaşıyorlardı. Yaşları itibariyle ya da genel karakterlerinden dolayı küskünler de vardı içlerinde. Karın ağrıları içerisinde susup konuşmayan çocuklar gibi.
Bir köşede tavla oynayan iki tontondan iri yarı olanı 5-2’den sonra koltuğunun altına tavlayı alınca, “Var mısın bir oyuna daha” demekten geri durmuyor diğeri onun bu haline katıla katıla gülüyordu. Yıllardır oynadıkları bu oyunda kazanmadan sürekli olarak oynamak istemesine hayret ediyor ve onun şans bahaneleriyle dalga geçiyordu sürekli olarak.
Yemek vagonunda öğle saatinde olan yoğunluğu, saçları seyrek İngiliz uşaklara benzeyen başgarson o kadar iyi idare ediyor ve komiler onun gözünün içerisine bakınca hangi masaya nasıl servis yapmaları gerektiğini tek bir hamlede anlıyor ve ona göre hareket ediyorlardı ki. Küllükler, kadehler, servisler her seferinde değişiyor, misafirlerin yaşadıkları AN’ ndan mutlu olmaları için ellerinden geleni yapıyorlardı.
O esnada trenin düdüğü olmayacak bir şekilde ve sirene benzer şekilde çalmaya başladı. Yolcular uzun zamandır yaptıkları bu yolculukta duymadıkları bu sese birden kulak kabartmaya başlayarak camlara koştular. Bir kaza mı olmuştu, haydutlar mı ya da..?
Makinist ardını döndü, şapkasını çıkarttı, gözlerini gözlerime dikti ve birden uyandım hayat denen bu trendeki yaşamın izlerini gördüğüm rüyamdan. Tam şafak sökerken uzun süredir yaşadığım tren birden bire meçhule doğru ilerlemeye başladı. Alışkanlıklar, beni ben yapan değerler, eş-dost-akraba taallukat hepsi yerle yeksan.
Suyumu içtim. Hayrolsun dedim ve baharda tomurcuk açan çiçekleri gördüğüm yeni rüyada istihareye tekrar uzandım..