“Yalnızlık Allaha mahsustur.” sözü genel geçer bir teamüldür bizler için. Lakin yalnızlık kimseye bırakılmayacak kadar güzel bir mevhumdur. Sadece kişinin bildiği, hatıralar ile beslendiğin bir alan. Herkes kendi benliğinde, muktedir olmak ister. Kimsenin karışmadığı ya da onunla aynı yönde yürüyenlerin olduğu bir alan. Elbette hiç kimse Tom Hanks’in “Yeni Hayat” filmi gibi tek başına bir hayatı tecrübe etmek istemez, ancak bazen şartlar bizi istemediğimiz yerlere götürebilir.
Uzun süreli durgunluk hallerinden sonra insan-ı mahlûk denen canlı yeni bir hayata başlamak isteyebilir. Bir hayattan başka bir yaşama geçme serüveni, ıssız bir çölde vaha ile karşılaşmak gibidir. Bilmediği bir yerde, tenindeki tuzu tatmadığın bir âdemoğlunun yanında gün doğumunu seyretmek semaya karşı nasıl bir duyguydu acaba Havva için?
Havva, Âdemin yanında uyandığında ne hissetmiş, nasıl bir dünyada karşılaşmışlardı? Birbirlerine neler söylediler ya da Havva hiç Âdem’e “Bugün başım ağrıyor.” demiş midir? Elinde akıllı bir telefon olsa kimleri takip eder, neler paylaşırdı acaba facebookda ya da instagramda. Şu an beğendiğimiz, beğenmediğimiz şeylerin tamamını, belki de daha fazlasını o zamanlar söyledi sanırım, zira torunları onun peşinden kararlılıkla ilerliyorlar.
Havva’yı çok da yermenin anlamı yok. Âdem’in torunları da pek matah şeyler değil hani. Beş dakikada Beşiktaş’ın mucidi olan torunlara sahip, bin yıl yaşadığı ve ırka şamil torunu olan bir dededen başka hangi seksüel edebiyat beklenebilirdi ki.
Yaşadığımız coğrafya tüm insanlığın beşiği olarak geçse de dünya üzerindeki tüm yıkımları gören topraklar olarak anılmaya mahkûm olacak sanırım. Bu topraklar Ünzileyi’ de, beşik kertmesini de, bir yastıkta bir ömür boyu mutluluk ile devam eden çiftleri de gördü.
İlk insandan bu yana binlerce yıl geçti. Konuşulanlar, dertler, tasalar, kardeş katli bitmedi yerküre üzerinde. İmtihan ile geçen ömrümüzde mutlu, huzurlu ya da kedersiz anların toplamı aylar belki de yıllarla sınırlı sanırım. Ancak istediğimiz sadece ve sadece mutlu hikâyelerdir. Birlikte olduğumuz kişi ile beraber, yaşanmış güzel anılarla dolu bir geçmiş. Bu duyguyu gençlik yıllarında yaşar ve uzun yıllar aynı yastığa baş koyarsak gıpta edilen bir çift olarak gösteriliriz, eğer yıllarca eşimizi arar ve seneler sonra karşımızda görürsek, “Daha önceleri neredeydiniz.” Şarkısını mırıldanırız istemsizce. Zira aslolan damağımızda kalan o tadın tekrar karşımıza çıkmana bağlıdır.
Belki de sırf bu yüzden yalnızlık benim için vazgeçilmez bir dost oldu, kim bilir..
Özdemir Asaf’ ın dediği gibi Yalnızlık paylaşılmz, paylaşılsa yalnızlık olmaz….
Yalnızlık, yaşamda bir an,
Hep yeniden başlayan
Dışından anlaşılmaz.
Ya da kocaman bir yalan,
Kovdukça kovalayan
Paylaşılmaz.
Bir düşünde beni sana ayıran
Yalnızlık paylaşılmaz
Paylaşılsa yalnızlık olmaz.